“O sadece biraz utangaç.” “Karanlıktan korkması normal, büyüyünce geçer.” Bu cümleler sana tanıdık geliyor mu? Evet, her çocuğun korkuları ve endişeleri vardır. Bu, gelişimin doğal bir parçasıdır. Ancak bazen bu korkular, çocuğunun günlük hayatını, okul başarısını, arkadaşlık ilişkilerini ve uykusunu ele geçiren, görünmez bir canavara dönüşebilir. İşte bu noktada, normal bir çocukluk korkusundan değil, bir kaygı bozukluğundan bahsediyor olabiliriz.

Kaygının Yüzleri: Hangi Belirtilere Dikkat Etmelisin?

Çocuklarda kaygı, her zaman “korkuyorum” cümlesiyle ortaya çıkmaz. Genellikle kendini farklı şekillerde gizler:

  • Bedensel Şikayetler: Nedeni bulunamayan, sürekli tekrarlayan karın ağrıları, baş ağrıları veya mide bulantıları, aslında ruhun bedene gönderdiği bir S.O.S. sinyali olabilir.
  • Davranışsal Değişiklikler: Sürekli sana yapışma, senden ayrılmak istememe (ayrılık kaygısı), okula gitmeyi reddetme, uykuya dalmakta aşırı zorlanma veya gece sık sık uyanma.
  • Duygusal Belirtiler: Sürekli bir endişe hali, en ufak bir şeye aşırı tepki verme, sık sık ağlama nöbetleri, öfke patlamaları ve mükemmeliyetçilik (hata yapmaktan aşırı korkma).

O Canavarla Savaşmak: Ailenin Rolü Ne Olmalı?

Bu süreçte, çocuğunun en büyük silahı, senin sakin, anlayışlı ve destekleyici tavrındır.

  • Duygusunu Onaylamalı, Korkusunu Küçümsememelisin: “Korkacak bir şey yok” demek, onun duygusunu geçersiz kılar. Bunun yerine, “Karanlıktan korktuğunu anlıyorum. Bu gerçekten korkutucu bir his olmalı. Ben yanındayım” demek, onun kendini anlaşılmış ve güvende hissetmesini sağlar.
  • Kaygıya Bir İsim Vermelisin: Kaygıyı, dışsal bir varlık gibi isimlendirebilirsiniz. “Bak, yine ‘Endişe Bulutu’ gelmiş. Hadi ona ‘hoşça kal’ demek için derin bir nefes alalım.” Bu, çocuğunun kaygısıyla savaşmak yerine, onu yönetmeyi öğrenmesine yardımcı olur.
  • Kaçınmasına İzin Vermemeli, Küçük Adımlarla Yüzleştirmelisin: Eğer köpekten korkuyorsa, onu köpeklerin olduğu bir parka zorla götürmemelisin. Ama yolun karşısında bir köpek gördüğünüzde kaçmak yerine, “Bak, o bizden uzakta ve tasması var. Güvendeyiz” diyerek, güvenli bir mesafeden onu gözlemlemesini sağlamalısın. Bu küçük adımlar, onun korkusunun üzerine gitme cesaretini artırır.
  • Sakinleşme Tekniklerini Birlikte Öğrenmelisiniz: Ona “balon nefesi” (derin bir nefes alıp yavaşça üfleyerek hayali bir balon şişirme) veya “spagetti tekniği” (tüm kaslarını bir spagetti gibi sıkıp sonra bir anda gevşetme) gibi basit rahatlama egzersizleri öğretebilirsin.
  • Sen, Onun Güvenli Üssü Olmalısın: Senin sakinliğin, onun en büyük ilacıdır. Sen ne kadar sakin ve kontrol sahibi olursan, o da kendini o kadar güvende hisseder.

Ne Zaman Bir Uzmana Başvurmalısın?

Eğer çocuğunun kaygısı, onun okula gitmesini, arkadaşlarıyla oynamasını, uyumasını, yani kısacası “çocukluğunu yaşamasını” engelliyorsa, profesyonel destek alma zamanı gelmiş demektir. Bir çocuk psikoloğu veya çocuk psikiyatristi, hem çocuğuna hem de sana bu kaygıyla başa çıkmak için doğru araçları ve stratejileri sunacaktır. Bu, bir başarısızlık değil, çocuğuna olan sevgini göstermenin en sorumlu yoludur.

Bu görünmez canavarla savaşırken, yalnız olmadığını bilmek en büyük güçtür. annebilir.com'da, benzer yollardan geçen ailelerin hikayelerini bulabilir, kendi tecrübelerini paylaşarak birbirinize umut olabilirsiniz.