Tüp bebekte başarı oranı, birçok faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterir ve bu gerçek, tedaviye başlayan çiftlerin en çok merak ettiği konuların başında gelir. Tedavi sürecine giren her çiftin hayali sağlıklı bir bebeğe kavuşmaktır, ancak başarıyı etkileyen faktörlerin bilinmesi bu yolculukta büyük önem taşır.

Günümüzde tüp bebek başarı oranı, gelişen teknoloji ve uzmanlaşan yaklaşımlarla önemli ölçüde artmıştır. Özellikle kadın yaşı, yumurta kalitesi, embriyo gelişimi ve erkek faktörü gibi temel etkenler, tedavinin sonucunu doğrudan etkilemektedir. Ayrıca, doğru klinik seçimi ve uygulanacak özel tekniklerin belirlenmesi de başarıda rol oynar.

Bu makalede, tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen faktörleri detaylı şekilde inceleyeceğiz. Başarı oranlarının nasıl ölçüldüğünden, yaş faktörünün etkisine, embriyo kalitesinin öneminden, erkek faktörünün rolüne ve başarıyı artıracak uygulamalara kadar tüm kritik bilgileri bulabileceksiniz. Bu bilgiler ışığında, tedavi sürecinizi daha bilinçli yönetebilir ve başarı şansınızı artırabilirsiniz.

Tüp Bebekte Başarı Oranı Nasıl Ölçülür?

Başarılı bir tüp bebek tedavisini nasıl tanımlarız? Tüp bebek tedavisinde başarı oranları, çeşitli aşamalarda farklı yöntemlerle ölçülür ve bu ölçümler bize tedavinin gerçek etkinliği hakkında önemli bilgiler verir. Başarı oranları hakkında doğru bilgiye sahip olmak, çiftlerin beklentilerini gerçekçi bir şekilde yönetmelerine yardımcı olur.

Gebelik Testi Pozitifliği

Tüp bebek tedavisinin ilk başarı göstergesi, embriyo transferinden sonra yapılan gebelik testidir. Bu test genellikle 3. gün transferlerinden 12 gün sonra, 5. gün transferlerinden ise 10 gün sonra uygulanır 1. Bu süre, embriyonun rahme yerleşmesi ve Beta-hCG hormonunun anne kanına geçmesi için gereklidir.

Gebelik testi iki şekilde yapılabilir: idrar testi ve kan testi. Ancak kan testi, daha hassas ve güvenilir sonuçlar verdiği için daha çok tercih edilmektedir. Kan testinde Beta-hCG hormonu değerinin 50 IU/L’nin üzerinde olması, gebeliğin başladığına işaret eder.

Embriyonun rahim duvarına tutunması sonrası ilk gebelik testi pozitif çıktığında, genellikle iki gün arayla üç kez daha test yapılır. Bu testler, hCG seviyesinin iki günde bir en az iki katına çıkıp çıkmadığını kontrol etmek için önemlidir. Seviyedeki bu artış, gebeliğin sağlıklı ilerlediğini gösterir.

Klinik Gebelik Oranı

Klinik gebelik oranı, gebelik testi pozitifliğinden bir adım daha ileridedir. Embriyo transferinden yaklaşık 3-4 hafta sonra, ultrason ile rahim içinde gebelik kesesinin ve embriyonun görülmesi “klinik gebelik” olarak tanımlanır. Bu aşama, gebeliğin sadece hormonal olarak değil, görüntüleme yöntemleriyle de doğrulandığı anlamına gelir.

Ultrason muayenesi, genellikle embriyo transferinden 3 hafta sonra yapılır ve bu incelemede gebeliğin tekil mi yoksa çoğul mu olduğu, gebelik kesesinin durumu ve gebeliğin sağlıklı ilerleyip ilerlemediği değerlendirilir. Bu aşamada tespit edilen gebelikler, klinik gebelik oranı içinde değerlendirilir.

Tüp bebek tedavisinde klinik gebelik oranları, dünya genelinde ve tüm yaş grupları dahil edildiğinde yaklaşık %20 ile %30 arasındadır. Bu oran, kadının yaşına ve tüp bebek tedavisine başvurma nedenine göre değişkenlik gösterir.

Canlı Doğum Oranı

Tüp bebek tedavisinin gerçek başarısı, “eve canlı bebek götürme oranı” olarak da bilinen canlı doğum oranıdır. Bu oran, tüp bebek tedavisi sonrası oluşan gebeliğin zamanında doğumla sonlanarak çiftin sağlıklı bir bebeğe kavuşmasını ifade eder.

Canlı doğum oranları, yaş gruplarına göre önemli farklılıklar gösterir:

  • 35 yaş altındaki kadınlarda canlı doğum oranı %35-38 civarındadır
  • 35-37 yaş arasındaki kadınlarda bu oran %27,7’ye düşer
  • 38-39 yaş arasında %20,8’e geriler
  • 40-42 yaş arasında %13,6’ya düşer
  • 43-44 yaş arasında %5 civarındadır
  • 44 yaş üstü kadınlarda ise sadece %1,9’dur

Başka bir araştırmaya göre ise, tüp bebek tedavisi gören 35 yaş altı kadınların canlı doğum oranı %41-43 arasındayken, 40 yaş üstü kadınlarda bu oran %13-18’e düşmektedir.

Sonuç olarak, tüp bebek tedavisinin başarısını değerlendirirken sadece gebelik testi pozitifliğine değil, klinik gebelik ve özellikle canlı doğum oranlarına bakmak daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Ayrıca, bu oranların kadının yaşına, kısırlık nedenine ve kliniğin uzmanlığına göre değişebileceğini unutmamak gerekir. Bu nedenle, tedaviye başlamadan önce çiftlerin doktorlarıyla detaylı görüşme yaparak kişisel durumlarına göre başarı şanslarını değerlendirmeleri önemlidir.

Kadın Yaşı ve Yumurta Kalitesinin Etkisi

Tüp bebek tedavisinde başarıyı belirleyen faktörler arasında kadın yaşı, tartışmasız en önemli etkenlerden biridir. Kadın vücudu, doğası gereği belirli bir yaştan sonra doğurganlık kapasitesini hızla kaybetmeye başlar ve bu biyolojik gerçek, tüp bebek başarı oranlarında da net bir şekilde görülür.

35 Yaş Altı Başarı Oranları

Genç kadınlarda tüp bebek tedavisinin başarı şansı oldukça yüksektir. 35 yaş altındaki kadınlarda tüp bebek başarı oranı %60-%70 arasında seyrederken, bu rakam ilk denemede bile %50 civarında başarı anlamına gelir. Özellikle 26-30 yaş arasındaki kadınlarda, gelişen embriyolarda kromozomal sorun görülme olasılığı sadece %20-%25 civarındadır.

35 yaş altı grupta, yumurtalık rezervi ve yumurta kalitesi genellikle optimum seviyededir. Bunun sonucunda, iyi kalitede embriyo elde etme şansı daha yüksektir. Ancak yaş ilerledikçe başarı oranları kademeli olarak düşmeye başlar. 35-37 yaş grubunda canlı doğumla sonuçlanan tüp bebek tedavilerinin başarı yüzdesi %27,7’ye, hamilelik oranları ise %40-45’lere inmektedir.

Genç anne adaylarında ardışık üç tüp bebek uygulaması sonrası kümülatif hamilelik oranı %80’in üzerine çıkmaktadır. Bu durumda, infertilite problemi olan 100 çiftten 80’inden fazlası art arda üç tüp bebek tedavisi içinde hamileliği yakalamaktadır.

40 Yaş Üzeri Riskler

Kadın yaşı 40’ı geçtikten sonra, tüp bebek başarı oranlarında dramatik bir düşüş görülür. 40-42 yaş grubunda canlı doğumla sonuçlanan tüp bebek tedavilerinin başarısı %13,6’ya, gebelik oranları ise sadece %20 civarına düşmektedir. 43-44 yaş grubunda bu oran daha da azalarak %5’e, 44 yaş üstünde ise sadece %1,9’a kadar gerilemektedir.

40 yaş üzerindeki kadınlarda karşılaşılan en büyük risklerden biri, gebelik kaybı olasılığının artmasıdır. İleri yaşta normal yoldan gebe kalanlarda düşük oranları 30 yaş öncesinde %7-15 iken, 40 yaş üstünde %34-52’ye yükselmektedir. Tüp bebek tedavisinde ise bu oran daha da yüksek olabilir; 40 yaşında yaklaşık %29 ve 44 yaş üzerinde %65’e kadar çıkabilmektedir.

Ayrıca, 40 yaş üzerinde Down sendromu gibi kromozomal bozuklukların görülme riski de önemli ölçüde artar. 44-45 yaş arasındaki kadınlarda gelişen embriyolarda kromozomal sorun görülme olasılığı %80-90’lara kadar yükselmektedir.

Yumurta Kalitesi Neden Daha Önemli?

Tüp bebek tedavisinde sıklıkla gözden kaçan bir gerçek, yumurta sayısından ziyade yumurta kalitesinin başarıda daha belirleyici olmasıdır. Çok sayıda yumurta toplanabilse bile, yumurta kalitesi iyi değilse oluşan embriyolar yeterli kalitede olmayacaktır. Hatta kaliteli bir yumurta elde edilebilirse, kadınların tek yumurta ile bile tüp bebek şansı vardır.

Yumurta kalitesi, yaşla birlikte düşer çünkü kadınlar doğduklarında sahip oldukları sabit sayıdaki yumurta rezervi zamanla azalır. Bir kadın doğduğunda 1-2 milyon yumurtaya sahipken, bu sayı ergenlikte 300.000-400.000’e, 40 yaşında ise yaklaşık 25.000’e düşmektedir.

Bunun da ötesinde, sadece yumurta sayısı değil, kalitesi de yaşla birlikte azalır. Genetik olarak normal yumurtaların oranı düşerken, kromozom anormallikleri taşıyan yumurtaların oranı artar. 35 yaş altındaki kadınlarda kromozom anormalliği görülme oranı düşükken, 40 yaşında bu oran %70’e, 45 yaş sonrasında ise neredeyse %100’e ulaşır.

Kadın yaşı, yumurta kalitesi ve tüp bebek başarısı arasındaki bu güçlü ilişki, tedaviye başlamadan önce yaş faktörünün ciddiye alınmasını ve gerektiğinde tedavinin geciktirilmemesini gerektirir. Özellikle kadın yaşı 35’in üzerindeyse 6 aydan, 40’ın üzerindeyse 3 aydan fazla beklenmeden bir üreme uzmanına danışılması önerilmektedir

Embriyo Kalitesi ve Transfer Süreci

Embriyo kalitesi, tüp bebek tedavisinde başarıyı belirleyen en kritik faktörlerden biridir. Çünkü kaliteli bir embriyo, hem rahim duvarına tutunma şansı yüksek hem de sağlıklı bir gebelik sürecinin temelini oluşturur. Bu noktada, embriyologlar laboratuvar ortamında embriyoların gelişimini dikkatle izleyerek en kaliteli olanları seçer.

5. Gün Embriyosunun Önemi

Blastokist olarak adlandırılan 5. gün embriyosu, tüp bebek tedavisinde başarı oranını önemli ölçüde artıran bir aşamadır. Bu aşamada embriyo 250-300 hücreye ulaşır ve iç hücre tabakası (bebeği oluşturacak) ile dış hücre tabakası (plasentayı oluşturacak) ayrımlaşır. 5. gün embriyosu transferinin en büyük avantajlarından biri, rahme tutunma potansiyeli en yüksek embriyonun seçilebilmesidir.

Blastokist transferi özellikle yumurta sayısı ve döllenme oranı fazla olan hastalarda 3. gün embriyo transferine göre daha yüksek canlı doğum oranı sağlar. Ayrıca, 5. gün embriyosu transferi ile çoğul gebelik riski de azalır çünkü tek embriyo ile başarı şansı daha yüksektir.

Öte yandan, bazı durumlarda 3. gün embriyo transferi tercih edilebilir. Özellikle yumurtalık rezervinin az olması veya embriyo sayısının sınırlı olması durumunda, embriyoların 5. güne ulaşma riski nedeniyle 3. günde transfer yapılması daha uygun olabilir. Kliniğe göre değişmekle birlikte, tüp bebek uygulamalarının yaklaşık %70’inde 5. gün transferi yapılabilmektedir.

Genetik Anormallikler ve Testler

Tüp bebek tedavisinde başarısızlığın en önemli nedenlerinden biri embriyo genetik anormallikleridir. Embriyolar şekilsel olarak mükemmel görünse bile, genetik yapılarında bozukluklar olabilir. Bu sorunları tespit etmek için Preimplantasyon Genetik Tarama (PGT-A) uygulanabilir.

PGT-A işlemi, 5. veya 6. gündeki blastokist aşamasına ulaşmış embriyoların dış hücre tabakasından (trofektoderm) 5-10 hücre alınarak yapılır. Bu biyopsi işlemi, bebeği oluşturacak iç hücre kitlesine zarar vermeden gerçekleştirilir. Biyopsi sonrası embriyolar dondurulur ve genetik test sonuçları 7-10 gün içinde çıkar.

Genetik test özellikle şu durumlarda önerilmektedir:

  • 35 yaş üstü kadınlarda (yaş artışıyla anormal kromozom oranı artar)
  • Tekrarlayan düşük yaşayan çiftlerde
  • Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında
  • Ailede genetik hastalık öyküsü olan çiftlerde

Genetik olarak normal embriyo transferi sonrası gebelik oranları %80’lere kadar çıkabilmektedir. Bu da tekrarlayan başarısızlıklarda PGT-A’nın ne kadar değerli olabileceğini göstermektedir.

Embriyo Transferinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Embriyo transferi, tüp bebek tedavisinin en kritik aşamalarından biridir. Transfer işlemi genellikle yumurta toplama işleminden 3 veya 5 gün sonra gerçekleştirilir. Transfer edilecek embriyo sayısı ve zamanlaması, çiftin yaşı, tedavi geçmişi, embriyo kalitesi ve sayısı gibi faktörlere göre belirlenir.

Transfer sonrası dikkat edilmesi gereken bazı konular şunlardır:

  • Hastanın kısa süre dinlenmesi (genellikle 15-30 dakika)
  • Doktor tarafından önerilen ilaçların düzenli kullanılması
  • Aşırı fiziksel aktiviteden kaçınılması
  • Yeterli sıvı alımının sağlanması

Önemli bir nokta da şudur: Embriyo kalitesini etkileyen faktörler arasında çiftin genetik yapısı değiştirilemez bir faktör olsa da, yumurtalık uyarımının doğru yapılması, doğru zamanda çatlatıcı iğne uygulanması ve laboratuvar koşullarının kalitesi embriyo kalitesini doğrudan etkiler. Bununla birlikte, dışarıdan alınacak takviye edici gıdaların ve vitaminlerin embriyo kalitesi üzerinde belirgin bir etkisi olmamaktadır.

Erkek Faktörü ve Sperm Kalitesi

Kısırlık vakalarının yaklaşık yarısında erkek faktörü önemli bir rol oynar. Erkeklerdeki üreme sorunları, tüp bebek tedavisinin başarısını doğrudan etkileyen kritik faktörlerden biridir. İyi bir embriyo elde edebilmek için yumurta kalitesi kadar sperm kalitesi de büyük önem taşır.

Sperm Sayısı ve Hareketliliği

Erkeklerde normal sperm sayısı her ejakülasyonda 40 ile 300 milyon arasında değişmektedir. Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre, mililitrede 15 milyondan az sperm bulunması düşük sperm sayısı (oligospermi) olarak tanımlanır ve hamilelik şansını azaltır. Özellikle doğal yollarla gebelik oluşması için yeterli miktarda ve kalitede sperm gereklidir.

Ancak sadece sperm sayısı değil, spermin hareketliliği (motilitesi) de döllenme sürecinde hayati öneme sahiptir. Spermler yeterli sayıda olsa bile, hareketli olmamaları veya düzgün hareket edememeleri durumunda yumurtaya ulaşamazlar. Bunun sonucunda, düşük hareketliliğe sahip spermleri olan erkeklerin eşlerinin doğal yollarla hamile kalma olasılıkları düşüktür.

Sperm kalitesini etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar arasında:

  • Hormonal bozukluklar
  • Testis hastalıkları
  • 50 yaş üzeri olmak
  • Sigara kullanımı
  • Sağlıksız beslenme ve obezite

Şekil Bozuklukları ve Tedavi Töntemleri

Sperm şekil bozukluğu (teratozoospermi), menideki spermlerin büyük kısmının normal yapıda olmaması durumudur. Sperm, baş, boyun ve kuyruk olmak üzere üç ana kısımdan oluşur ve bu bölgelerin herhangi birinde anomaliler görülebilir. Kruger kriterlerine göre, semen analizinde normal şekilli spermlerin oranının %4’ün altında olması, teratozoospermi olarak değerlendirilir.

Sperm şekil bozukluklarının tedavisinde öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri önerilir. Sigara ve alkolün bırakılması, düzenli egzersiz, aşırı sıcak ortamlardan kaçınılması ve antioksidandan zengin beslenme sperm kalitesini artırabilir. Ayrıca, CoQ10, C ve E vitamini, çinko, folik asit ve selenyum gibi takviyeler sperm morfolojisinin iyileşmesine yardımcı olabilir.Varikoseli olan erkeklerde mikrocerrahi ile düzeltme, hormon dengesizliklerinde endokrin tedaviler ve enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı gibi spesifik tedaviler de uygulanabilir. Bununla birlikte, sperm şekil bozukluğu ileri düzeydeyse, yardımcı üreme teknikleri önerilir.

Mikrotese ve IMSI Gibi İleri Teknikler

Şiddetli erkek faktörü vakalarında, özellikle azospermi (ejakülatta hiç sperm bulunmaması) durumunda Mikro TESE (Mikrocerrahi Testiküler Sperm Ekstraksiyonu) önemli bir seçenektir. Bu işlemde, mikroskop altında testislerden sperm elde edilir. Mikro TESE, non-obstrüktif azospermi hastalarında sperm bulma oranını yaklaşık %50-60’a kadar yükseltebilir.

IMSI (İntrastoplazmik Morfolojik Seçilmiş Sperm Enjeksiyonu) tekniği ise, spermlerin 6000-8000 kat büyütülerek incelenmesini sağlar. Normal mikroenjeksiyon işleminde spermler 200-400 kat büyütülürken, IMSI ile çok daha detaylı inceleme yapılabilir. Bu sayede, normal mikroskopla görülemeyecek yapısal bozukluklar tespit edilebilir.

Özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında, düşük yaşayan çiftlerde ve ciddi erkek faktörü olan durumlarda IMSI tekniği daha yüksek başarı sağlar. Bilimsel araştırmalar, bu yöntemin embriyo tutunma başarısını 3 kat artırdığını göstermektedir.

Sonuçta, erkek faktörü nedeniyle kısırlık yaşayan çiftlerde bile modern tedavi yöntemleriyle başarılı gebelik şansı bulunmaktadır. Sperm kalitesi düşük olan erkekler için ICSI, Mikro TESE ve IMSI gibi teknikler, tüp bebekte başarı oranını önemli ölçüde artırabilmektedir.

Tüp Bebekte Başarıyı Artıran Uygulamalar

Tüp bebek tedavisinde başarı şansını yükseltmek için doğru uygulamaları seçmek, sonuca doğrudan etki eder. Bu uygulamalar, tedavi sürecinin her aşamasında önem taşır ve doğru yönlendirildiğinde başarı oranlarında belirgin artış gözlemlenir.

Rahim Filmi ve Histeroskopi

Rahim filmi (histerosalpingografi), tüp bebek tedavisi öncesinde rahim ve tüplerin durumunu değerlendirmek için kullanılan önemli bir teşhis yöntemidir. Özellikle tüplerde sıvı birikimi (hidrosalpenks) varsa, bu sıvı rahim içine akarak embriyonun tutunma şansını azaltabilir. Bu durumda, tüp bebek öncesi laparoskopi ile düzeltme yapılması başarı şansını önemli ölçüde artırır.

Histeroskopi ise kameralı bir sistemle vajinal kanaldan geçilerek rahim içerisini görüntüleme ve müdahale etme işlemidir. Bu işlem, rahimde polip, miyom, yapışıklık veya perde gibi embriyonun tutunmasını engelleyebilecek sorunların tespit edilip düzeltilmesini sağlar. Ayrıca, tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında rahime çizik atma işlemi (endometrial hasarlama) ile rahim iç kılıfının yenilenmesi sağlanarak başarı şansı artırılabilir.

Beslenme ve Vitamin Desteği

Tüp bebek başarısını doğrudan artıracak spesifik bir beslenme şekli olmasa da, sağlıklı beslenme yumurta ve embriyo kalitesini olumlu etkiler. Vitamin ve mineraller üreme hücrelerinin stres ve hasardan korunmasını sağlayarak döllenme ve tutunma süreçlerini destekler.

D vitamini seviyesi yüksek hastaların folikül sıvılarında gebelik oranları daha yüksektir. Omega-3 yağ asitleri ise güçlü anti-enflamatuvar etkiye sahip olup, tüp bebek tedavisi öncesinde kullanıldığında gebelik ve eve bebek götürme oranlarında ciddi artış görülmektedir.

Tüp Bebek Merkezi Seçimi

Türkiye’de 100’ün üzerinde tüp bebek merkezi bulunmasına rağmen, bunların küçük bir kısmı uluslararası kalitede hizmet sunabilmektedir. Merkez seçiminde sadece başarı oranlarına bakmak yanıltıcı olabilir, çünkü hiçbir merkez kendi oranlarının düşük olduğunu söylemeyecektir.

Kaliteli bir merkezin en önemli bileşeni embriyoloji laboratuvarıdır. Uygun personel, donanım ve çevresel şartlara sahip olmayan bir laboratuvar, embriyo gelişim potansiyelini olumsuz etkileyebilir. İnfertil çiftlere önerilen, ard arda üç denemeyi aynı merkezde yapmaktır, çünkü her başarısızlıkta merkezi değiştirmek, önceki deneyimlerden yararlanma şansını azaltır.

Sonuç olarak, tüp bebek tedavisinde başarı oranı birçok faktörün bir araya gelmesiyle belirlenir. Kadın yaşı, yumurta kalitesi, embriyo gelişimi ve erkek faktörü başarıyı doğrudan etkileyen unsurların başında gelir. Özellikle kadın yaşı 35’in üzerine çıktıkça başarı oranının önemli ölçüde düştüğünü unutmamak gerekir. Bununla birlikte, gelişen teknoloji ve uzmanlaşan tedavi yaklaşımları sayesinde, geçmişe kıyasla çok daha yüksek başarı oranları elde edilebilmektedir.

Tüp bebek tedavisinde başarıyı artırmak için 5. gün embriyo transferi, genetik tarama testleri, rahim içi sorunların tedavisi ve erkek faktörüne yönelik ileri teknikler gibi pek çok uygulama mevcuttur. Ayrıca doğru beslenme, vitamin desteği ve sağlıklı yaşam tarzı da süreci olumlu yönde etkileyebilir.

Tedaviye başlamadan önce, çiftlerin gerçekçi beklentiler oluşturması büyük önem taşır. Her ne kadar tek denemede başarı şansı sınırlı olsa da, ard arda yapılan denemelerle kümülatif başarı oranı önemli ölçüde artmaktadır. Bu nedenle, tedavi sürecinde sabırlı olmak ve doğru merkez seçimi yapmak kritik öneme sahiptir.

Unutulmamalıdır ki, tüp bebek tedavisinde her çiftin durumu benzersizdir ve başarı şansı kişisel faktörlere göre değişkenlik gösterir. Doğru uzman desteği, güncel tedavi yöntemleri ve sabırlı bir yaklaşım, sağlıklı bir bebeğe kavuşma şansını maksimuma çıkaracaktır. Tüp bebek yolculuğunda bilgi sahibi olmak, süreci daha bilinçli yönetebilmenizi ve doğru kararlar alabilmenizi sağlar. Bu makalede paylaşılan bilgiler ışığında, tedavi sürecinizi daha etkili bir şekilde planlayabilir ve başarı şansınızı artırabilirsiniz.

Sıkça Sorulan Sorular

Tüp bebek tedavisinin başarısı üzerinde en çok etkili olan faktörler arasında kadının yaşı, yumurta ve embriyo kalitesi, sperm sağlığı, rahim içi durumlar ve tedaviyi yürüten merkezin deneyimi yer alır. Yaş ilerledikçe yumurta kalitesi ve rezervi düşerken, embriyolarda genetik anormallik riski artar. Aynı zamanda sperm morfolojisi ve hareketliliği de döllenme ve embriyo gelişimi üzerinde belirleyici olur. Bu sürecin deneyimli uzmanlar tarafından yönetilmesi başarı ihtimalini artırır.

Embriyo kalitesi, laboratuvar ortamında mikroskop altında yapılan gözlemlerle belirlenir. Hücre sayısı, simetrisi ve parçalanma düzeyi gibi kriterler değerlendirilir. Kaliteli embriyoların rahme tutunma ihtimali yüksektir ve gebeliğin sağlıklı şekilde ilerlemesine katkı sağlar. Özellikle blastokist aşamasına ulaşmış embriyoların tutunma şansı daha fazladır. Kaliteli embriyo seçimi, tüp bebek tedavisinde başarı şansını doğrudan etkileyen en kritik aşamalardan biridir.

Başarıyı artırmak için kişiselleştirilmiş bir tedavi planı oluşturulmalı, doğru merkez seçilmeli ve kadının yaşına uygun zamanlama yapılmalıdır. Tedavi öncesi rahim içi yapılar detaylıca değerlendirilerek gerekirse histeroskopi uygulanmalı, yumurtalıkların hormonal yanıtı izlenerek uygun ilaç protokolü belirlenmelidir. Embriyo transferinde blastokist seçimi, genetik tarama gibi ileri uygulamalar tercih edilebilir. Beslenme, vitamin desteği ve stresten uzak bir yaşam tarzı da tedavinin seyrine olumlu katkı sağlar.